04 Eylül 2023 - Pazartesi

FISSEKLER

HER NE SÜRÇÜ LİSAN ETTİMSE İYİ ETTİM!

Yazar - Hidayet ÇAKIR
Okuma Süresi: 7 dk.
Hidayet ÇAKIR

Hidayet ÇAKIR

- Araştırmacı Yazar
Takip EtGoogle News

 

Halka, halkın diliyle konuşmak gerekir. Malum bazıları Tunç devrinde yaşarken, bazıları cilalı taş devrini yaşar. Hepsinin ortalamasına uygun bir serpiştirme yapmak, anlaşılmama kaygısını bir nebze dindirebilir.

 

Birazdan yazacağım tarzda konulara girmek beni rahatsız etse de bu kez yazmak istedim çünkü insanlar sizi olduğunuz gibi görmekte güçlük çekebilirler. Buna rağmen de Adıyaman noosferinde birikmiş hasedi, dedikoduyu, bağnazlığı ve menfaat odaklı bakış açısını kırmak kolay değil, demeyeceğim; imkansız! Bu noosfer bulutunun altında insanlar sizi insan gibi görmektense, size “nasıl sömürebilirim” gözüyle bakıyor. Anlayacağınız bu “nahletli şehir” tabusunun noosferde güçlü bir şebekesi var ve bundan kurtulamıyoruz. Bunları söylemek için uzun bir listeden oluşan güçlü sebepler olduğunu siz de biliyorsunuz. İşte size hiç de kırılgan olmayan bu kemiksi tabunun kırılmayacağını ve daha da güçlenerek bizi felakete sürükleyeceği konusunda yazasım geldi şimdi.

 

Yeni iletişim ve etkileşim yöntemimizin artık sosyal medya olduğunu ve sanal bir hapishanede cirit attığımızı biliyoruz. Buradan asıl konuya sıçrayış yapmadan önce yukarıda okuduğunuz ve “Ne diyor la bu gene” cümlesini anımsatan bir açıklamanın gerekliliği aşağıda yazacaklarımda gayet iyi anlaşılacak.

 Madem bu şehirde yaşıyoruz, madem sevmediğimiz insanlarla yüz göz olmaktan kaçamıyoruz; o halde yüzleşelim değil mi?  KİMSENİN KİMSEYİ BEĞENMEMESİNE değinelim önce. Evet beğenmiyoruz. Şu anda bu yazıyı okuyan memnun değil. Her ne kadar ben, “beğenmese bile” okuyanı; sürekli kaçan, kaçınan ve görmezden gelenlere tercih etsem de; ben de onları beğenmiyorum. Madem herkes kendinde o hastalıklı hakkı görüyor ben de görüyorum varsayın. Madem hastasınız, ben de gayet hasta rolü yapabilirim. Hani size gribi Cavit bey diye yutturmuşlardı ya; bunu da yeyiniz lütfen. Afiyet olsun.

Ne diyorduk? Birbirimizi beğenmiyoruz. Karşımızdakini görünce, onun bir yazısını okuyunca veya resmine bakınca “Nerede zaafiyet var” sensörlerimiz eşek gibi anırmaya başlıyor. Bunu yapıyoruz çünkü Müslümanız. Hani ayet diyordu ya “Birbirinizin kusurlarınız araştırmayın”.  Peki neden gavurlardan daha iyi yapıyoruz bunu? Bu yeteneğimizin kaynağı nedir? Yoksa biz gavurlardan daha mı gavuruz? İşte onun için “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyetini çok güzel tarif eden ve yine çoğunlukla Adıyamanlılar tarafından kullanılan “FISSEK” sözcüğünü çok severim. Severim çünkü cuk diye oturuyor tanım. Biri gelin, biri damat. Özdeşleşmişler, iç içe geçmişler ve bütünleşmişler. Böylece alenen hakaret etmektense, Allah vergisi bir yeteneği küfür ve hakaretten daha ağır bir şekilde; hem de edebiyatın ve edebiyatçının ensesine vura vura kullanmak elzemdir emmoğlu!

Bu tanıma uyanlara bu kelimer ağır gelir diye düşündüyseniz yanıldınız. Bir de peşlerine takıldıkları menfaat profillerini eleştirirler utanmadan. Hayır hayır, bu işte bir yanlışlık var. İşin bu kısmında kendine toz kondurtmamaya kararlı, pişkin, küstah, kibirli ve düşkün bir profil beliriyor. Siz de onlar gibi olmaktan utandıysanız ve sırf onlara uyum sağlamak için saygınızdan, edebinizden, prensiplerinizden ve inançlarınızdan ödün verdiyseniz; siz de benim düştüğüm hataya düşmüşsünüz demektir. İyi niyetten anlamazlar. Bunlar ruh hastası bile değil. En ağır küfürler, bunların yanında Osmanlı beyefendisi gibi kalır.

Kendine ait aklı kiraya verdiği için elinde kalan nefsiyle baş başa kalmış vaziyette bocalayan, anlamsız, kurtlanmış ve kokuşmuş bir mezbaha çöplüğünü andıran yaşam tarzlarıyla sahte öz güven, sahte özgürlük, sahte zenginlik, sahte cümleler ve sahte görünüşleriyle hiçlik elbisesini bir haram kıyafeti gibi giyen rol modellerden bahsediyoruz. İşte bizim terzi, onlara anlayacakları dilden elbiseyi böyle biçer, böyle diker. Nasıl? Uymama şansı var mı? Gayet de oturmuş gözüküyor efendim. Hani diyorum bazen: “depremde ölenler sizden kurtuldu” gibi bir şey. Ama bizim gibi geride kalanlar o FISSEKLERİN kokuşmuş iğrenç avatarlarıyla yaşamak zorunda kalıyor ya; ona yanarım. Meğerse esas azap, geride kalanlara verilmiş. Böyle zombileri sokakta yürürken de tanıyabilirsiniz. Kuyruk sokumlarından enselerine doğru içinde “aman ha aman, kimsenin etlisine sütlüsüne dokunma KENDİ işine bak” yazılı bir bulutun durmadan enselerine doğru yükseldiğini rahatlıkla görebilirsiniz. Başkasının sefaleti söz konusu olunca “ben iyiysem dünya yansın” diyen sananeci-bananeci fikriyle barışık yaşayan şeytan ötesi mahlukların aramızdaki varlığı bir azap değil de nedir?

 

Keşke ne kadar zavallı olduklarını görebilseler!

Yediklerini fakirlere yediren, zekatını veren, üzülenle üzülen, komşusuna gelen icradan utanıp sıkılan ve çözüm arayan, hastanın gözyaşını silip, gece bunun için uykuları kaçan o adamlar nerde? Nerde müşterisini “kalmadı” diyerek yan dükkana gönderen esnaf? Çocuklarımın boğazından haram lokma geçeceğine, ağzı açlıktan koksun diyen o babalar nerde?

Hayır, kimse sırf bu yazıyı okudu diye şapkasını önüne koyup “ben ne yapıyorum?” demeyecek. Deselerdi zaten evlerinin her bir köşesinde dekoratif malzemeye dönüşen Kuran’a bakıp bir parça utanma duygusuna sarılırlardı. Öte cenahın ağzı köpüklü inkarcılarına lafımız yok. Onlar zaten alenen fikrini zikrini ortaya koyuyor. Çoğu kez “bunlar daha dürüst, bunların yaşam tarzı İslam’a daha uygun” dediğim örnekleri bile var! Hatasıyla, günahıyla yaşayana lafımız yok, hepimiz o haldeyiz ama bunlar başka Hacı abi, bunlar bambaşka!

Nasıl? Sözlükten, “Sinsi” olarak dahi çeviremeyeceğiniz; sinsilerin bile yanlarında vasat kaldığı Adıyaman’a özgü FISSEK profilini uygun şekilde düzenleyebildim mi?

Ben de fikrimi yazayım: HAYIR! Onlar, bundan da öte.  Geberesiceler…

HER NE SÜRÇÜ LİSAN ETTİMSE İYİ ETTİM!

 

Doğrusuna “doğru”, yanlışına “yanlış” diyebilenlerden olmak ümidiyle…

 

 

 

#
Yorumlar (3)
Oktay
29.09.2023 00:49
Dilini saglik
Vedat
04.09.2023 10:07
Diline sağlık. Gerçekleri Adıyaman'da haykıran tek platform
VivaZapata
04.09.2023 08:38
Çok güzel ifade etmişsiniz dilinize sağlık kardeşim.Duygularımıza tercüman olmuşsunuz
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.