ADIYAMAN'DA YENİ BAŞKANI ORUÇ ABİ SEÇECEK
"Halihazırda belediye sizin elinizde. Sizin mevcut başkanınız depremin 1 yılı boyunca bu sorunları çözememişken yenisinin çözmesini beklemek ne kadar inandırıcı?
Hidayet ÇAKIR
- Araştırmacı YazarMuhtar adaylarının siyasi propaganda ve tanıtım yöntemleri belediye başkan adaylarının slogan ve projelerini gölgede bırakıyor. Muhtarlara bakıp biraz ders alsınlar diyeceğim ama bunun altında yatan nedenler daha farklı. Yani başka başka. Buyrun seçim öncesi Adıyaman havalarına hep birlikte bir göz atalım.
Hepsinde "NE DE OLSA" saplantısı var
Adıyaman'da deprem zamanı en az 10 köylük kapasite ile çalışıp depremzedeleri temel ihtiyaç konusunda ihya eden Haşim Asnuk ve samimiyetiyle göz dolduran Mustafa Yetiş haricinde ortaya ciddi projeler koyan bir aday yok henüz. Nazif Atalay'ın adaylık süreci tartışma konusu olmasına rağmen o da Adıyaman halkında yakın bir teveccüh gördü. Yani söylentilerin aksine; "mevcut partinin adayını zor durumda bırakmamak için aday gösterildi" iddialarını çürütüp ciddi çalışmalarla sahaya indi ve azımsanmayacak bir kesimin takdirine muvaffak oldu. Halktan çok, partinin adayı olan Ziya Polat'ın halk diye bir kaygısı olduğuna dair kanı, kafama pek yatmıyor. Kafama yatsın yatmasın, sevilsin, sevilmesin sahaya; partisinin 1-0'lık kemik oy avantajıyla inecek. Mesela adamın birisi Ahmet Aydın'ı sevdiği için Polat'a oy verebilir değil mi? Veya Cumhurbaşkanı sempatizanı birisi asla adayın kim olduğuna bakmaz. Walla Stalin'i diriltip aday gösterin o adam yine Cumhurbaşkanı hatrına Stalin'e oy verir yani. Şekil dindar, kafa Bolşevik. İşte Ziya Polat da bu havayla sahaya indi. Öyle olmasa, daha işin başında halktan kopuk bürokrasiye övgüler yağdırmaz ve şimdiden seçilmiş edasıyla bol direktifli, peşin özgüvenli bir cumhurbaşkanı edasıyla konuşmazdı. Bu anlamda öz eleştiri yapmak yerine depremle ilgili skandal açıklamalar yapması Adıyaman kamuoyunda affedilir mi bilinmez ama bunu telafi edecek siyasi manevralar da yapmadı. Abdurrahman Tutdere ise bu sahanın en tecrübeli ismi olarak en güçlü aday gibi dursa da onun da kaybetme riski var ancak Adıyaman'da Türkiye siyasi seçimlerinin tarihi oy rekorunu kıran Selim Çakır'ın CHP bazında değil de Tutdere'nin samimi tutumuna binaen verdiği destek onu açık ara favori yaptı. Lakin Tutdere, partisinin ilkeleriyle siyaset yapmaya devam ederse kaybedecek. Yok eğer ülke ve Adıyaman gündemine empati yapıp "Yemişim partisini" diyebilirse zorlanmadan kazanır zaten. Mesela gündemine tüm samimiyetiyle Gazze'yi koyan adayın şansı bariz bir şekilde yükselecektir zira hükümetin İsrail ile ticaret ısrarı, Türkiye müslümanlarını derinden rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık, Adıyaman için de geçerli. Keza Adıyaman'daki trafik, yol, enkaz, aspest, kira ve ekonomi sorunu da aynı şekilde ciddiyetle ve ivedilikle çözüm bekleyen ana sorunlar olarak yerini koruyor. depremin üzerinden 1 yılı çoktan geride bırakırken, yerel seçimler öncesi Ak Parti kanadından şu soruya mutlak cevap beklenir: "Halihazırda belediye sizin elinizde. Sizin mevcut başkanınız depremin 1 yılı boyunca bu sorunları çözememişken yenisinin çözmesini beklemek ne kadar inandırıcı?
Belediyelerin ZATEN asli olan vazifelerini PROJE gibi sunmak, halkı keriz yerine koymaktan farksız
Artık bir DEĞİŞİM gerektiği konusunda neredeyse herkes hemfikir ama Adıyamanlıların MENFAAT denince akıllarının başlarından gittiğini, hizmet veya ihya gibi konularla hiç bir şekilde ilgilenmediklerini göz önünde bulundurunca, vizyon sahibi adayların şansı bu menfaatperestliğe kurban gidiyor. Yani bir değişim olursa bu kez Adıyamanlının hakkını vermek gerekiyor.
Mide rahatsızlığı çekenler oy kullanmayabilir
Pazar günleri çizgi film izlediğim için 2004 yılından beridir oy kullanmıyorum. Yani bu siyasi arenaya dışarıdan bakan biriyim. Dışarıdan bakmanın bir espirisi olmadığını belirteyim. BASİT aday, basit insanlarla koltuğuna kurulmak istiyor. Tabanın sorgulama ve bilinç seviyesine bakınca (kesinlikle eğitim seviyesi demiyorum çünkü okumuş cahillerden ne çektiğimizi hepimiz biliyoruz) kazanmak için öyle 100 küsür proje geliştirmeye gerek kalmadığını görürsünüz. Kısacası mide sorunu olmayanlar, aspest tozunu afiyetle; kimi zaman şükürle soluyanları bunun dışında bırakıyorum. Onlar düşünmek zorunda bile değil. Zaten bizim de bütün derdimiz, düşünme ihalesini kendinden alıp başkasına vekalet verenlerin psikiyatrik durumuyla ilgili değil mi? O halde midesi olanların çizgi film izlemesi daha anlaşılır bir hal alır.
ORUÇ FAKTÖRÜ
Bu millet ne çektiyse, din tüccarlarından çekti. Güzelim dindar insanlar, bu dini-dar ve din-ci kesim tarafından iliklerine kadar emildi. İslam'ın doğuş yıllarına gitseniz, Peygamber efendimiz'in(sav) bile en çok bu kesimden çektiğini görebilirsiniz. İşte yine benim masum dindar köylüm sandığa giderken "acaba farklı partiye verirsem orucum bozulur mu?" veya kendi kendine "Şeytana uyma Abuzer" deyip öz telkin moduna girecek ve olan olacak. Eee olsun. Adamı öyle bir şeye inandırmışlar ki öyle hizmet, liyakat, gelecek ve kent kaygısı yok. Tek derdi "dinin elden gidecek olması". Bilmeyen de ülkesi İslam anayasasıyla yönetiliyor zannedecek. Vah garibim vah. Keşke tapınırcasına desteklediği küreselci piyonların İsrail ile ne güzel halaylar çektiğini bilse! Bilse? Şaka tabii. Elbette biliyor ama kafasından buna kılıf uyduruyor. "O YAPMIŞSA BİR BİLDİĞİ VARDIR" deyip şeytana uymuyor(!) şeytanla uyuyor.
Esasen Adıyaman'ın siyaset arenası Dursun Çavuş'tan bu yana tam bir komedi. Mehmet Erdem ve Abdulkadir Kırmızı'dan sonra hizmet yerine hezimet yapıldığında halkın bundan memnun kaldığını fark eden yeni nesil algı mühendisi politikacılar, artık meydanı kimseye kaptırmamış ve siyasete alet ettikleri inançla haçlı rahipleri gibi kapı kapı dolaşıp ikna turları atmış ve başarıya ulaşmışlardır. Bu memleketin meselesi bu işte. 2 ayet bir hadisle son gece turnayı gözünden vurma geleneği bitmek bilmedi. Sonra kazanınca da buna BAŞARI diyecek kadar ileri giden bir takım istismarcının küstah sevinçlerine tanıklık ediyorsunuz.
Uzun müddet, "Siyaset konusunda yazmayayım" dedim ancak mide bulandırıcı seviyelerde dolaşan Adıyaman siyasetinin kaypak rolbazlarına daha fazla seyirci kalmak içime sinmedi. Benim bir adayım yok ama gözlemim çok. Bu memlekette dönen oyunların da haddi hesabı yok. Her şeyi yazamıyorsun malum. Yazamıyorsun derken bu bir cesaret gösterisi değil. Sanki biz hakikati yazdık da ne oldu? Hakikati yazın diye sosyal medya platformlarının yorum ünitelerinde cirit atanlar, siz yazdığınızda veya yazdıklarınızdan dolayı bir sıkıntı yaşadığınızda sıvışma uzmanına dönüşüyorlar. Onlardan bir destek beklediğimden veya herhangi bir cenahtan çekindiğimden değil zira 81 ilde ipiyle kuyuya inilmeyecek tek şehrin tek tipleri söz konusuya; asıl mesele BUNA DEĞİP DEĞMEYECEKLERİDİR.
ADIYAMAN'DA KİM KAZANIR?
Bunu bilemeyiz ama size kimlerin kaybedeceğini yukarıda yazdım aslında. Kaybetmeyi hak eden bir şehrin halkı için üzülmek de yersizdir. Hele 73 İslam'a bölündüğü halde her biri "Benimki doğru olan" diyenlerin olduğu bir coğrafyadan bir cacık çıkmayacağını takdir edersiniz. Eder misiniz? sanmıyorum. Yine de bu yarışın dini vazifesini yapmışçasına oyunu kullandıktan sonra iftar sofrasına kurulup muzaffer bir edayla kendini kandıranların belirleyici olacağına inanıyorum. Çünkü bu ülkenin en büyük sektörü DİN'den önce, dininden bihaber kesimin bilinç seviyesidir. Hal böyle olunca kazanan kavramı tamamen ortadan kalkar. Bu durumda 21 metrekarelik konteyner saraylarında ev eşyalarından geriye kalan 3 buçuk metrekare alana sıkışmış depremzedelerin şükela halleri, hedefini şaşırmış şükran borçları ve anlamsız minnet duyguları son gün belirleyici olacaktır. Hele bir de asgari ücretlimiz var ki onlar beşeri tanrılarına ne kadar şükretseler yine de tatmin olmazlar.
İşte onun için benim gibi çok sayıda insan, mide bulantısından dolayı sandığa gitmeyecek ve evde çizgi film izleyecekler. Bu, meydanı leş kartallarına bırakmak anlamına gelmiyor çünkü onlar seçici değil, istilacı. Hadi siz seçin, biz izleyelim çünkü bundan sonra Türkiye'de bir seçim daha olacağını düşünmüyorum. Bu da sonraki yazımızın konularından biri olsun.
Uyanışa ve Filistinli kardeşlerimizin zaferine vesile olması temennisiyle tüm okuyucularımızın Ramazan ayı mübarek olsun.
Duayla...