08 Mayıs 2023 - Pazartesi

TEKNOLOJİK PRANGALAR

“insanları o kadar çok meşgul etmeliyiz ki onları nasıl yönettiğimizi sorgulayacak vakit bulamasınlar!”

Yazar - Ahmet Serhat Arvas
Okuma Süresi: 7 dk.
Ahmet Serhat Arvas

Ahmet Serhat Arvas

- Araştırmacı Yazar
Takip EtGoogle News

 

İnsanlar teknolojinin hızına yetişemedikleri gibi bilimsel gelişmeleri takip etmeye de üşenir hale geldiler. Zaten tüketici toplumlarında insanların ellerine verilen araç gereçleri sorgulamak yoktur. Al, kullan, işin bitince atarsın anlayışı vardır.

Günümüzde insanların meşguliyeti o kadar fazladır ki ülkenin yüzde doksanı iş adamı gibi davranır. Halbuki elindeki telefonla harcadığı saatlerin (insanların geneline bakacak olursak) ne kendisine, ne ailesine, ne de topluma bir gram katkısı bulunmamaktadır. 

İnsanların geneli dünya siyaseti hakkında bilgi sahibi değildir ama bildiklerini zannederler. Çünkü yalan, yanlış edindikleri bilgiler takip ettikleri tarafından kendilerine sunulmuş, beyinleri ve algıları teslim alınmıştır. İşte toplumların yönetiminde medyanın ve sosyal medyanın bir silah olarak kullanılmasının sebeplerinden birisi de budur. Toplum mühendisleri toplumları hamur gibi yoğurmakta, şekil vermekte, yönlendirmekte ve manipüle etmektedir. Fakat yine de bir açık, bir çıkış kapısı her zaman bulunur. Bu psikolojik harbin içinde gerçeklere ulaşmak çok zor olsa da imkansız değildir. Bunu başarmanın ilk yolu sorgulamaktır. Medyanın algı operasyonlarına teslim olmadan sorgulamak ve gerçeklere ulaşmak insanlara farklı kapılar aralar. Bu kapılardan geçince dünyanın gerçeklerine ulaşır, acı gerçeklerin içinde ızdırap çekersiniz. 

Teknolojinin bir pranga olarak insanların ayağına dolanmasının çeşitli sebepleri bulunmaktadır. “Akıllı telefon kullanmazsan ödeme yapamazsın, iş görüşmelerin aksar, çocuğunun derslerini takip edemezsin” gibi sebepler yüzünden bağlı ve bağımlı halde yaşamaya mecbur kalırsınız. Tabi tüm bu meşguliyetin içinde; kim ne yazmış, kim nereye gitmiş, hangi fotoğrafı paylaşmış diye vaktinizi telefon ekranınızı yukarı aşağı kaydırmaya harcarsınız. Arada oyun oynamadan durulur mu? Ne olacak ki? Gününüzün bir iki saati de oyuna ayrılsın. Etti mi size toplamda 7-8 saat! Toplu taşımada, durakta, lokantada, okulda, ofiste her yerde dünya size bir telefon kadar yakın! Daha çok, daha çok ve daha çok paylaşım, daha fazla takip! Dijital, teknolojik bir pranga. Şu söz yeni dünya düzeni kurmak isteyenlerin bir sözüdür ve idrak edebilen için çok şey ifade eder; “insanları o kadar çok meşgul etmeliyiz ki onları nasıl yönettiğimizi sorgulayacak vakit bulamasınlar!” 

Teknoloji insanların hayatını her geçen gün kolaylaştırsa da en çok eğlence amaçlı kullanılıyor. Fakat insanların farkında olmadıkları bir husus var. İnsanlar eğlenirken tüm özel hayatlarını, özel bilgilerini sergilemekte bir mahsur görmüyorlar. İnsanların her birinin adına otomatik bir dosya açılıyor. Bu dosyada kişinin resimleri, iletişim bilgileri, aile bireyleri, arkadaşları, giyim tarzı, siyasi görüşü, sözleri, sevdiği yemekler, sık gittiği mekanlar, konumu ve benzeri bilgiler otomatik olarak oluşuyor. Bu çok gizli veya yeni bir bilgi değil. Son yıllarda ise bu bilgilere yenileri eklendi. Sağlık sorunları, harcamaları ve yüz takip sistemleri ile yüzde yüz takip gün geçtikçe insanları kıskaca almakta. Tıpkı George Orwell’ın 1984 kitabındaki gibi... O çok ünlü söz ne idi? “Büyük birader sizi izliyor!” 


İnsanlar tüm bu bilgileri paylaşmakta ve mahremiyeti sergilemekte bir mahsur görmüyorlar. Böylelikle gerçek hayatımızın büyük biraderleri daha da fazlasını istiyorlar. 

Küreselcilerin sözcülerinden sadece biri olan Prof. Yuval Noah Harari Davos’ta şu sözleri söylerken şaka yapmıyordu; “yakın gelecekte sağlık ile mahremiyet savaşacak. Kazanan sağlık olacak.” Demek ki insanların bir kısmı mahremiyete hala önem veriyorlar fakat tek bir sebep onların bu hassas noktasını kırabilir: sağlık! Nitekim son yıllarda yaşadıklarımız da hayal ürünü veya bir bilim kurgu filmi değildi. Hayatın neredeyse tamamını dijitale entegre ederek tek bir dünya devletine geçme hayali adım adım uygulanırken bizler yapılan her adımın bizim için bir kolaylık olduğunu düşünüyoruz. Nakit paranın tedavülden kaldırılarak tamamen dijitale geçme projesi geri dönüşü olmayan tehlikeli bir sürece doğru bizleri hızla sürüklüyor. Bu ve benzeri adımları büyük gelişmeler, hepimizi kurtaracak projeler gibi gösteriyorlar. Halbuki buz dağının görünmeyen yüzünde kurulmak istenen dijital bir dünya projesi var. Bu dijital dünya ile birlikte aynı dosya içinde; doğal gıdalar yerine yapay gıdalar, yüzyüze eğitim yerine uzaktan eğitim, insan çalıştırmak yerine yapay zekaya bağlı robotların çalıştırılması, insanların hayatlarının onbeş dakikalık yerleşim bölgeleri ile kısıtlanması, hayatı eve sığdırarak aile bilincinin yok edilmesi, iklim krizi bahanesiyle nüfusun düşürülmesi gibi adımlar da var. Kendilerine layık gördükleri küçük dünyalarından çıkamayanlar büyük resmi asla göremiyorlar. Dünyanın en büyük toplantılarında, büyük oluşumlarında dile getirilen hususlara cahiller komplo teorisi adını veriyorlar. 

Dijital tahakküm artık evlerin duvarlarını aşmış durumda. Siz ne kadar içe kapalı yaşamak isteseniz de kapılarınıza QR kodlarının yerleştirilmesi an meselesi. Ürünler gibi insanlara barkod numarası yapıştırdıklarında kim tepki verecek? Demek mi banane demek kurtuluş çaresi olmuyor. Mahremiyet, aile, fıtrat ve özgürlükleriniz tehlike altında. Fakat tüm bunları sizin tehlikede olduğunuzu söylerek almak istiyorlar. Sağlığın tehdit altında mahremiyetini ver, iklim tehlike altında özgürlüğünü ver, insanlık tehlikede fıtratına müdahale etmemiz gerek… Verilen her tavizin ardından daha fazlasını isteyecekler. Çünkü insanlar sanal alemlerini ve hayal dünyalarını bırakıp gerçek için mücadele etmek istemiyorlar. Uyku tatlı, rüyalar can yakmıyor. 

İyi uykular!

Hürmetlerimle…

#
Yorumlar (1)
Mert
08.05.2023 13:34
Olaylara bak
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.