Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik; ''normalleştirmeye çalışıyorlar''

Başkan Çevik: 'Tarihin hiçbir döneminde erkeğin kadınla ilişkisinde evlilik, gayrı meşru ve ahlaksız ilişkilerden daha riskli olmamıştı''

Kültür Yayın: 16 Ağustos 2023 - Çarşamba - Güncelleme: 16.08.2023 11:41:00
Editör -
Okuma Süresi: 10 dk.
Takip EtGoogle News

Cinsi sapıklığı teşvik eden terör ve soykırım suçu fuhuş lobisinin dayatmalarına itiraz ediyoruz. TC TCE TCA GENDER Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya Toplumsal Cinsiyet Adaleti maskeli eşcinselligi normal olarak tanımlayan dayatmalar, KAOS/GLBTİQPEZNA+, Şehvet terörü teşhircilik tacizcilik soykırım ve terör suçuyla cezalandırılmalı. Tahrim6. Ayet ve Anayasa 41..madde Ceza kanunları ve Terör Finansman Yasası gereği bataklığı kurutmak için DSÖ başta olmak üzere Feminist Eşcinsel Terör Örgütleri, terör, casusluk, soykırım ve insanlık suçu ve terör finansman yasasından sebeb kapatılarak mal varlıklarına ve yönetimlerine el konulmalı ve TCK'nin 220,221,314,328,37,38,39,40,53.58,77,86,89,90, 101,257,278 Medeni Kanun 40/41 ve TMK1/7 maddelerden hukuki işlemler yaparak cezalandırılmalı ve seçilme hakkından mahrum bırakılmalı.


Eşcinselliği normal olarak tanımlayan tüm dayatmalara itiraz ediyoruz!


Türkiye Aile Birliği Başkanı Adem Çevik: CEDAW AİHS İSTSÖZ LANZAROTE DSÖ sözleşmeleri ve dayattığı yasalar ve ToplumsalCinsiyet Eşitliği veya Adaleti maskeli politikalar yerli/yabancı fonlar ve kimliklerimizde GENDER tanımlanması cinsisapıklığı teşvik ediyor cinsiyetsiz ailesiz AHLAKSIZ toplum operasyonlarina karşı VAROLUS SAVASİ vermeliyiz.
Eşcinselliği cinsi sapıklıkları normal olarak tanımlayan tüm faaliyetlere itiraz ediyoruz! 
Türkiye Aile Birliği Başkanı Adem Çevik, Son dönemde devletin yürüttüğü aile politikaları ve medya üzerinden gelen kültürel saldırılar nedeniyle kamuoyunda cinsi sapıklıklara eşcinsellere ve eşcinselliğe karşı tepki ve hassasiyet geliştiğini belirterek,
“Ancak kanaatimize göre LGBTQPEZ+ bireyler sorunların failleri değil, genelde kurbanlarıdır. Eğer bu insanların -özellikle alt kesimden gelenlerin- ömür ortalamasına, intihar, cinayet ve şiddete uğrama oranlarına, bu insanlardaki uyuşturucu, alkol ve madde bağımlılık istatistiklerine; cinsiyet değiştirme ameliyatı adı altında sakatlananlananların soykırıma uğrayanların sayısına göz atılırsa, yaşadıkları hayatın çok zor ve sıkıntılı bir bedeli olduğu fark edilecektir. Bu yüzden öfkenin; bu kurbanlara değil, yeni nesle bu hayatı “normal” ve “özenilesi” gösteren algı merkezlerine yerli yabancı şer güçlere yönelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Rabbimizin sapık kavmi helâk etmeden önce uyarı ıslah için Lût resûlû gönderdiğini de  unutmayalım” dedi
Çevik şöyle devam etti;
Hedefimiz, fert ve birey olarak bu insanlar değildir. Hedefimiz, gerek insani sömürü, gerek yalnızlık ve çaresizlik, gerek güvenlik, gerek özürlülük, gerek bağımlılık, gerek toplumsal uyuşmazlıklar, gerek farklı zulüm ve sapkınlıklara karşı insanlık tarihinde bulunabilmiş en güvenli çözümün yani “ailenin” ve “akrabalık dayanışma döngülerinin”,  “kutsanmış” bir “bencillik” ve “şehvetçilik” dini şehvet terörü ile yok edilmesine itiraz etmektir.


AHLAKIN DIŞLANDIĞI BİR “ŞEHVETPERESTLİK”


Tarihin tüm zamanlarında eşcinseller her toplumda var olagelmişlerdir. Fakat bu zamana kadar hiç bir devlet, toplumunu kanuni yaptırımlarla eşcinsel beğenisi ve ahlakı seviyesinde formatlamayı düşünmemiştir. Toplumun, ahlakın dışlandığı bir “şehvetperestlik” üzerinden formatlanmasına itiraz ediyoruz.
Binlerce yıllık insani tecrübeyi reddetmek ve dinlerin AHLAK temelli toplumunu dağıtmanın; onun yerine şehveti aile yerine bireyi ve bencilliği referans alan hatta kutsayan bir hukuk sistemi kurmanın gerekçesi nedir? Kurulacak toplumun daha iyi bir toplum olacağına dair elimizde, hali vakti yerinde bazı eşcinsel ya da hiçbir değeri sahiplenme becerisi olmayan modern zaman aydınlarının(!) sanrılarından başka bir şey var mı?

 

Şehvet ve bencilliği bireyselciliği  kutsayan hukuk anlayışının kovaladığı ahlak, namus, şeref, İzzet, ırz, iffet, mahrem gibi erdemlerin arkalarında bıraktığı boşluğun sıradan insanların tahayyüllerini aşan sapkınlıklarca doldurulmakta olduğunun; hatta ensesti, pedofiliyi, zoofiliyi bile meşrulaştıran süreçleri çağırmakta olduğunun farkında değil misiniz?


Tarihin hiçbir döneminde erkeğin kadınla ilişkisinde evlilik, gayrı meşru ve ahlaksız ilişkilerden daha riskli olmamıştı. Evliliğin, erkek için RİSK alanı olarak tanımlanmasına, evlilikten uzak durmaya ve nikâhsız ilişkilere zorlanmasına itiraz ediyoruz.
Kadına pozitif ayrımcılık adı altında adaletsizliğin meşrulaştırılarak erkeğin mahkemelerde bile çaresiz kılınması; erkeği madden iflas ettiren, her şart altında kadına verilen bitmeyen nafakalar, mal rejimi adaletsizliği,  takılar ve devasa tazminatlar; her hâlükârda çocuğun anneye verilmesi, kadının, çocuk üzerinden erkeğe işkence ve eziyet etmesine imkân tanınması, Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu (EYS); kadının beyanının karşısında erkeğin beyanının değersizleştirilip erkeğin ümitsizliğe mahkûm edilmesi; 6284 garabeti ile erkeğin evde, kadının insafına kalmış bir sığıntı durumuna düşürülmesine de  itiraz ediyoruz. Anayasanın Yasaların yönetmeliklerin genelgelerin uygulamaların inancımıza fıtrata hukuka aykırı olmasına da itiraz ediyoruz.
Erkeğin, kadının beyanını esas alan “aile içi tecavüz” iftirası ile yıllarca tecavüzcüler koğuşuna düşme ihtimalinin, kadının sinirlerini kontrol edebilen, ahlak, merhamet ve insaf sahibi birisi olmasına bağlanmasını ve diğer uygulamaları, erkeğe yapılmış, evini bir kadınla paylaşma, onunla nikâh kıyma ve sakın ondan çocuk sahibi olma tehdidi olarak okuyoruz. Özellikle son yıllarda hızla artan tek yaşayan insan sayısı tehdidin toplum tarafından ciddiye alındığına işaret olarak görülebilir.


İNSANLIK, ÇOCUK İÇİN AİLEDEN DAHA İYİ VE GÜVENLİ ORTAMI ŞİMDİYE KADAR VAR EDEMEDİ


Hatta elimizde alternatif bir teklif dahi yok. Bu nedenle bilinçli bir şekilde erkek ile kadına tuzak kuran, onları karşı karşıya getiren, GÜÇ mücadelesine, cedele çağıran ve aile kurumunu “tarihte kalması gereken ölmüş bir kurum olarak gören” sömürgeci dille ailenin yaşayabileceği iklimin yok edilmesine itiraz ediyoruz. Son yıllarda evlenen çiftler arasındaki boşama oranlarının yüksekliği kurulan tuzağın işlediğine delil olarak gösterilebilir.
Evliliğin; kadının, avukatlar ve devlet desteği ile erkeğe kurduğu tuzağa dönüştürülmüş olmasına itiraz ettiğimiz gibi gelenek ya da gösteriş adı altında, ağır masraflarla zorlaştırılmasına ve yürümeyen evliliklerde yeniden bir yuva kurulabilecek zeminin yok edilmesine yani boşanmanın zorlaştırılmasına da itiraz ediyoruz. Aile bakanı, aile hakimi evlenmemis, çocuksuz feminist olmasına da itiraz ediyoruz...


GAYRI MEŞRU İLİŞKİLERİN MERKEZE OTURTULMASINA VE NİKÂHIN ANORMALLEŞTİRİLMESİNE DE İTİRAZ EDİYORUZ


Adeta bir akıl tutulması çerçevesinde gençlerin zina yapması -bırakın cezaevi ile tehdit etmeyi- “kınamalardan, sitemlerden” bile korunurken, evlenmeleri ve nikâh kıymaları suç olarak tanımlanmıştır. Üniversitelerin çevresinde binlerce kızlı erkekli yaşayan grup hiç rahatsız edilemezken; kızla evlenen ve nikâh kıyan binlerce delikanlı cezaevine atılarak cezalandırılmıştır.
Kızla erkeğin “evlenmeme ve nikâh kıymama kaydı” ile aynı çatı altında yaşamalarının “normalleştirilmesini”, evliliğin ve nikâhın marjinalleştirilmesi ve PROBLEM olarak tanımlanması olarak okuyoruz. Gayrı meşru ilişkilerin NORM, kural haline getirilerek normalleştirilmesine, nikahın ve evliliğin marjinal, suç, günahmış gibi algı yaratılarak toplum dışına itilmesine de itiraz ediyoruz. EBRD/KOÇ/WHO gibi küresel şer güçlerden beslenen tüm belhumadal faaliyetler derhal durdurulmalıdır
Kanuni dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi iptal edilmesine rağmen hâla eğitimde, kültürde, basında, TV’lerde devam ettirilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya Toplumsal Cinsiyet Adaleti TCE TCA GENDER projesi ile toplumun formatlanmaya devam edilmesine de itiraz ediyoruz.
Özellikle dilde yapılan oynamalarla, medya üzerinden genç neslin şuurunda ahlaki sapkınlıkların ve gayri meşru ilişkilerin meşrulaştırılmasına, insan fıtratını reddettiği gibi erkeği de kadını da reddeden ideolojik, sömürgeci kültürel saldırılara ve bunların devlet politikası olarak topluma dayatılmasına da itiraz ediyoruz. Teröre Cinayete darbeye çare; kısas, idam ve el ayak çaprazlama kes! Emrine uyulmali 
Sineklerle mücadele yerine önceAHLAK ve önceAİLE önce OKUL AİLE SEFERBERLİGİ başlatmalıyız. Şiddeti cinsiyetsizlestirmek bataklıktan beslenenlerin fonlananlarin büyümesine yarar. Dostlar alışverişte görsün mantığıyla bataklığı kurutamayiz. Şiddeti teşvik eden içki kumar faiz zina teşhircilik tacizcilik şehvet yerörü fuhuş yasaklanmalı. Aile aleyhinde faaliyet gösterenlere seçilme yasagi getirilmeli kamu görevinden atılmalı kurum kuruluşlara ceza verilmeli, yönetimlerine kayyum atanmalı mal varlıklarına el konularak Genetigiyle oynanan aile medeniyetimizin inşaası ihyası için harcanmalı.


Sorun sistemin sorunudur, devletin ve iktidarın sorunudur. Sorun artık hepimizindir İSLAH sorumluluğumuzu hatirlatiyoruz. Kurbanları hedef göstermek, asıl sorunluları ve gerçek failleri gizlemektir


Reçete çare çözüm bellidir. Bin yıldır İslami hükümlerle idare edilen devletimizin fabrika ayarlarına dönerek Anayasanın ilk maddesi Devletin Dini İslam olmalıdır. Yönetim şekli İslam cumhuriyetidir ve şûrâ esaslıdır. Anayasa ve yasalar İslam'a Kur'an hükümlerine aykırı olamaz. Aileye millete ezana camiye Kur'an'a Allah'a savaş açan laiklik ve Kemalizmin kabbalacı Sebataist pakrudini mason tarikatlarının ve Kamalizm dininin tüm dayatmalarının tüm kanunlardan mevzuatlardan uygulamalardan kaldırılması ailemizin neslimizin devletimizin bekası için birr mecburiyettir. 
Çare bellidir Kuran ahlakli nesil için kuran ahlakı dersi mecburi olmalı karma eğitim dayatmasindan da laiklikle. de vazgeçilmeli. Hristiyanlara pazar Yahudilere cumartesi tüm müslümanlara da ibadet hürriyeti için cuma tatil edilmelidir her din sahibine kendi dini hukuku uygulanabilmelidir.

 

Yorumlar (2)
SEDAT KİŞİOĞLU
27.08.2023 14:37
Lanetliyorum
Hizir
27.08.2023 05:44
Tebfikler Teşekkürler Sn bşk
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.